27 Kasım 2010 Cumartesi

Bir dosttan gelen en güzel hediye...



14 Kasım 2010 Pazar

Aşkın Zaferi kitabı, Blog yazılarından oluşan muhteşem bir aşkın zaferini hayatın kodlarını sorgulayan benzersiz bir kitap özelliğini taşımaktadır.

16 Kasım 2010 Salı

Dayım ve bayram...

Yine gecenin bu saatinde yokluğun düştü gönlüme.
Gelmiyorsun nicedir rüyalarıma bile.
İhmal etmedim hiç dualarını, bu kırgınlık niye?
Sende beni yokluğunla terbiye etme.
Açma bu kadar arayı, gel yine düşlerime.

Rüyalarıma güvenerek yok saymadım seni.
Gittin ama yok olmadın, başka bir boyutdasın şimdi.
Çok mu yorgunsun, çok mu yordular seni.
Gelemeyişlerine sunduğun sebep neydi?
Çok özledim dayı, sabah olmadan göster bana kendini.

Hem bak bu bayram aramızda kilometreler yok.
Bir nefes uzağımdasın.
Soluğum olup çıkıyorsun içimden.
Bayramları sevmem bilirsin, kilometreler yüzünden.

Senin koltuğunu ayrı tutacağım bu bayram.
Rüyamda da gelip oturduğun koltuk olacak.
Gelenlerle beraber ağırlayacağım seni.
Bol bol çay demliyeceğim, soğuktu yüzün içinin ısınmasıydı istediğim.

Ağlamayacağım geldiğini gördüğümde.
Giderken de bakmayacağım ardından.
El sallamayacağım balkondan, bu bir veda sahnesi değil ki.
Çocukken babamı göreve yolladığım şekilde yollayacağım seni.
Yarına seninle uyanacakmış gibi.

Dodo'ya verdiğin dolar duruyor dolabımda.
O bile eskimiş, yıpranmışken, sen nasılsın kim bilir oralarda...
Hastamı oldun yoksa dayı, iyi bakmadılar mı sana?

Neyse buradan ne desem faydasız, ben yanına gelince sorarım bir bir hesaplarımı ama...
İhmal de etme beni, bayramlaşalım dayı.
Ellerinden öperim, seni çok seviyorum her iki cihanda da...

Özlem ÖZTÜRK

5 Kasım 2010 Cuma

uçurtma


Bir çocuğun uçurtmasına takılmıştı hayallerim, koşmadım arkasından uçuşunu izledim...

1 Kasım 2010 Pazartesi

TEK DİLEĞİM...

Arkadaşlık, dostluk, kardeşlik kavramlarını ayrı ayrı yaşadık seninle.
Gün geldi ağladık dizimizde, gün geldi sevinçden sarıldık boynumuza.
Hastalığı, acıyı, ayrılığı tattık üniversite yıllarımızda.
Bildiğimiz konuları ezberlettik sınav önceleri, tekrarları sıkılmadan dinledik.
Sayamayacağım kadar çok şeysin benim için ve söyleyemeyeceğim kadar dolu sana sözlerim.

Ne zaman sana ihtiyacım olsa sen hep yanı başımda oldun.
Gün geldi açmadık telefonu kimseye, gün geldi çıkmadık insan içine.
Çekildik kendi köşemize, yudumladık biralarımızı, dertleştik seninle.
En önemlisi hiç yormadık birbirimizi.
Ben leb demeden, sen leblebi oldun hep hayatımda.
Birbirimize güvendikçe herkesi biz gibi sandık, yanıldık, yıllarımızı geçirdik boşu boşuna.
Her ilişkimizin başında destek verdik tam gaz.
Kırmızı kar yağarsa ayrılır dediklerimiz, yağmur çisesinde yok oldular.
Üzülmedik bitenlerin ardından, ''biz bize yeteriz'' oldu tesellilerimiz.
Ne fettan olduğumuzu bilmez gibi, suçluydu tüm sevdiklerimiz.
Ama asla ''ben demiştim'' yargısıyla kucaklamadık birbirimizi.
Her acının ortasında tuttuk kolumuzdan sahiplendik dertlerimizi.
Hastalığımda nazladın hep beni, sen kampüste kusarken sırasımı şimdi dediğim gibi :)

Şimdi farkındasın neler yaptığımın, yine leblebi kıvamında duruyorsun karşımda.
Hata olduğunu bilsen bile destek çıkıyorsun arkamda.
Zarar almayayım diye bir taraftan korumaya alırken beni, bir taraftan sende ya olursa der gibi bakıyorsun bu duruma.
Hatta abartıp yılları hesaplıyorsun mutfakta:)
O zaman o bu yaştayken, sen şurda olursun diyor, dalıp gidiyorsun ardına.
Yine de benim taşıdığım umuda bir umut daha ekleyerek yardım ediyorsun bana.
‘‘Belki’’ diyorsun, keşkelere hiç tenezzül etmeyerek.
Bende başladığımdan beri ''belki'' diyorum biliyorsun.
Dedim ya sayamayacağım kadar çoksun bana.
Sana yetemediğim günlerim olduysa bağışla.
Sonsuza kadar hep benimle kal, yanıbaşımda…

Özlem ÖZTÜRK