22 Haziran 2011 Çarşamba

Mim ve hayal...


Sevgili Deep’in beni de mimlemesi üzerine bugün arkama yaslanıp şöyle bir düşündüm.
Şu anda nerede olduğumu göz ardı ederek, asıl nere de olmak istediğime ve dilimin neler mırıldandığına kulak verdim.

Resim de de gördüğünüz gibi ilk olarak mevsimleri ters düz ettim. Soğuk bir kış gününde, hep varlığına inandığım bir masal evinde olmak istedim. ‘Bir zamanlar güzel mi güzel bir kız varmış’ la başlayan ve sonu mutlu biten bütün masallara inandığım gibi.

Huzur herkes için farklı açılardan ışık yakarken, kaç yaşına gelirsem geleyim bana hep bu cepheden göz kırptı. Bu resime bakmak bile arındırıyor ruhumu. Noel babaya daha bir inanasım geliyor. Tek üzüntüm pamuk prensesin kötü kalpli üvey annesi oluyor.

Akşam oldu mu yakıyorum şöminemi, oğlum yanımda..
Yemekler yapıyor, çorbalar pişiriyorum. Sıcacık ev sıcacık bir anne oluyorum.

Ben şu anda tam da bu evin içinde kaybolmuş bir aileyi arıyorum. Oysa inanıyorum her şeye, bir gün, birgün tam da burada diyorum. İşte tam bu mevsimde, dünyanın bilmem neresinde, bu evde, bir köşe de, dilimde yine ‘günaydınım, nar çiçeğim, birtanem’ ile…

Özlem ÖZTÜRK

20 Haziran 2011 Pazartesi

Tarih kokuyorsun



Sen yaşlısın be kadın, yaşlı kokuyorsun.
Hiç yaşamadığım anılarla karşımda duruyorsun.
Sen yaşlısın işte, basbaya yaşlı bakıyorsun.
Bazen hiç görmediğim bir yer, bazen uğrak telaşım oluyorsun.
Geçmişten geliyorsun be kadın, tarih kokuyorsun...

Özlem ÖZTÜRK

9 Haziran 2011 Perşembe

Topladım valizimi, çocukluğuma gidiyorum…


Belki de ihtiyacım olan tek şeydi bu.
Belkide bunca zaman yapmayışım, en çok ihtiyacım olacak dönemlerime, en kötü zamanlarıma ayırışımdandı.
Ya da hoyrat kullanmak istemeyişimden.
30 Haziran da Ankara’ya gidiyorum.
Doğduğum şehre…
Oradan da babamın 6 yıl görev yaptığı Yozgat’a, çocukluğumun merkezine ineceğim.
Bunu düşünürken bile, içimde sakladığım hüzün çıkıyor yüzeye.
Belki görseniz şaşırırsınız. Buraya mı onca özlem dersiniz.
Ah orayı birde benim gözümden görseniz.
Söylesenize bana zamanı hanginiz geri getirebilirsiniz?
İşte ben bunu yapmaya gidiyorum. Başaracağımı da adım gibi biliyorum.
Gidip bakacağım Mustafa amcayla karakolda yazı tura oynuyor muyum.
Mezarlığa gideceğim, hala aynı mezarı kenarından eşeliyor muyum.
Uyuduklarını zannettiğim merhumlara dualar okuyacağım.
Trafonun önüne gidip en yakın arkadaşım olan Ayşegül’ü bekleyeceğim.
O beni görünce dayanamaz, çıkar sofrayı bırakıp.
İpini de alsa bari yanına, ip atlardık.
Sonra beni kimsenin bulamadığı yere gidip saklanıcam.
Hala sırdır ora, söylersem sobelenicem.
Lojmanın etrafında bir sürü gecekondu vardı.
Çocukluk işte, hayalim hep bir gecekonduda yaşamaktı.
Bu yüzden giderdim hep Şenay ablaya. Evi daha samimi, daha sıcaktı.
En çok saçlarımı severdi, her gittiğimde sıkılmadan tarardı.
Bir sürü kiremit topluyacağım.
Neden yaptığımı hala hatırlamıyorum ama yine un ufak edicem.
Belki oturduğumuz daireyi de görücem, turuncu mutfak kapaklarını.
Geçicem yolun karşısına soluma bakıcam annem sesleniyor balkonda.
Sağıma dönücem babam nöbet tutuyor kapıda.
Sonra bakıcam gökyüzüne. Bir kere daha açıcam ellerimi.
Yirmi sene öncesine döndür beni, çocukluğumu geri ver diye yalvarıcam Tanrıma …

Özlem ÖZTÜRK